La İlahe İllallah Ne Demek

Kategori: Nedir


İslam inancının temel direği ve bir Müslüman'ın hayat pusulası olan Kelime-i Tevhid, yani 'La ilahe illallah', basit bir ifadenin çok ötesinde derin ve kapsamlı bir anlam taşır. Milyonlarca insanın her gün defalarca zikrettiği bu mübarek cümlenin manası, İslam'ın özünü ve tevhid akidesinin temelini oluşturur. Peki, bu güçlü ifadenin katmanlı anlamı nedir ve bir inananın hayatında nasıl bir yer tutar?

Kelime kelime incelendiğinde, cümlenin yapısı oldukça nettir. 'La' (hayır, yok), 'ilahe' (ilah, tanrı, tapınılan varlık), 'illa' (ancak, -den başka) ve 'Allah' (tek ve eşsiz olan Yaratıcı'nın özel ismi) kelimelerinden oluşur. Bu kelimelerin bir araya gelmesiyle ortaya çıkan doğrudan çeviri, 'Allah'tan başka ilah yoktur' şeklindedir. Ancak bu yüzeysel anlam, ifadenin taşıdığı manevi ve felsefi derinliği tam olarak kapsamaz. Bu cümlenin asıl gücü, sadece diğer tanrıları reddetmek değil, aynı zamanda tek ve mutlak otorite olarak yalnızca Allah'ı kabul etmektir.

Bu ifadenin kalbinde, İslam'ın en temel prensibi olan 'Tevhid' inancı yatar. Tevhid, Allah'ın birliği, tekliği ve mutlak eşsizliği demektir. 'La ilahe illallah' demek, evrenin tek bir Yaratıcısı olduğunu, O'nun hiçbir ortağı, dengi veya yardımcısı bulunmadığını, doğmadığını ve doğurulmadığını kabul etmektir. Bu, yalnızca eski çağlardaki gibi taştan veya tahtadan yapılmış putlara tapmayı reddetmek anlamına gelmez. Modern dünyada para, makam, şöhret, güç, ideolojiler veya herhangi bir fani varlığı hayatın merkezine koymayı, onlara ilahi bir otorite atfetmeyi de reddetmektir. Dolayısıyla la ilahe illallah ne demek sorusunun cevabı, modern insanın hayatındaki sahte ilahları da kapsayan geniş bir çerçeveye sahiptir.

Kelime-i Tevhid, iki temel üzerine kuruludur: ret (nefy) ve kabul (ispat). Bu iki aşamalı beyan, inancın sağlam bir şekilde inşa edilmesini sağlar.

Birinci kısım olan 'La ilahe' (ilah yoktur), bir ret ve inkardır. Bu bölümle kişi, Allah'ın dışında ilah olarak kabul edilen her şeyi, tüm sahte tanrıları, batıl inançları ve Allah'a ortak koşulan her türlü varlığı, kavramı ve otoriteyi reddettiğini beyan eder. Bu, kalbi ve zihni şirkten, yani Allah'a ortak koşma günahından arındırma eylemidir. Bu reddediş olmadan, imanın ikinci kısmı tam anlamıyla yerleşemez.

İkinci kısım olan 'illallah' (ancak Allah vardır) ise bir kabul, tasdik ve ispattır. Bu bölümle kişi, reddettiği her şeyin yerine, mutlak ve tek ibadete layık varlığın yalnızca Allah olduğunu ikrar eder. Sevginin, korkunun, umudun, duanın, itaatin ve tüm ibadetlerin yöneltileceği tek merciinin O olduğunu tasdik eder. Dolayısıyla bu cümle, bir arınma ve ardından tam bir teslimiyetle bağlanma eylemidir.

Bu beyanın bir Müslüman'ın hayatındaki yansımaları oldukça derindir. 'La ilahe illallah' diyen bir kişi, hayatının kontrolünü, rızkının kaynağını ve kaderinin sahibini yalnızca Allah olarak bildiğini ifade eder. Bu, kişiyi fanilerin ve materyalist dünyanın beklentilerinin köleliğinden kurtararak gerçek özgürlüğe kavuşturur. Karşılaşılan zorluklarda sığınılacak tek kapının Allah olduğunu bilmek, insana tükenmez bir metanet, güç ve umut verir. Adalet, merhamet, dürüstlük gibi ahlaki erdemler, bu inancın doğal bir sonucu olarak hayata yansır. Kişi, eylemlerinden yalnızca Allah'a karşı sorumlu olduğunu bilir ve hayatını bu yüce bilinçle şekillendirir.

Sonuç olarak, bu ifade, yalnızca bir cümlenin tekrarından ibaret değildir. O, bir yaşam biçimi, bir dünya görüşü ve kainatın sırrını açan ilahi bir anahtardır. İslam'a girişin kapısı olan bu mübarek kelime, aynı zamanda bir Müslüman'ın hayat yolculuğunun her anına eşlik eden bir zikir, bir dua ve sarsılmaz bir inanç beyanıdır. O, hem kalbi hem de aklı aydınlatan, insanı yaratılış gayesiyle buluşturan en özlü hakikattir.