Feminist Ne Demek

Kategori: Nedir


Günümüzde sıkça duyulan ancak bir o kadar da yanlış anlaşılan kavramlardan biri olan feminizm, en temel tanımıyla cinsiyetler arasında sosyal, ekonomik, politik ve kişisel alanlarda eşitliğin sağlanmasını savunan bir dizi sosyopolitik hareket ve ideolojidir. Birçok kişi Feminist ne demek sorusunu sorduğunda, aklına genellikle erkek düşmanı, radikal ve saldırgan bir kadın figürü gelir. Oysaki bu, kavramın özünden oldukça uzak ve popüler kültür tarafından yaratılmış bir karikatürdür. Feminizmin temel amacı, kadınların erkeklerle aynı haklara, özgürlüklere ve fırsatlara sahip olmasıdır; bir cinsiyetin diğerine üstünlüğünü savunmak değil.

Feminizm, tarihsel süreç içerisinde farklı dalgalar halinde gelişmiştir. Birinci dalga feminizm, 19. ve 20. yüzyılın başlarında kadınların oy hakkı (süfrajet), mülkiyet hakkı ve eğitim hakkı gibi temel yasal hakları elde etmesine odaklanmıştır. Bu dönem, kadınların kamusal alanda birer birey olarak tanınması için verilen mücadelenin başlangıcıdır.

İkinci dalga feminizm, 1960’larda başlayarak cinsiyet eşitliği mücadelesini yasal alanın dışına taşıyarak kültürel ve sosyal normları sorgulamıştır. 'Kişisel olan politiktir' sloganıyla öne çıkan bu dönemde, aile içi roller, cinsellik, doğum kontrolü, kadına yönelik şiddet gibi konular masaya yatırılmıştır. Bu dalga, ataerkil (patriyarkal) sistemin kadınların hayatını nasıl derinden etkilediğini ve bu sistemin değiştirilmesi gerektiğini vurgulamıştır.

Üçüncü dalga feminizm, 1990'larda ortaya çıkmış ve ikinci dalganın 'tek tip kadın' anlayışını eleştirmiştir. Bu akım, kadınların sadece cinsiyet kimlikleriyle değil; aynı zamanda ırk, etnik köken, cinsel yönelim, sosyal sınıf gibi farklı kimlikleriyle birlikte var olduğunu savunur. Kesişimsellik (intersectionality) kavramı bu dönemde önem kazanmıştır. Buna göre, siyah bir kadının veya işçi sınıfından bir kadının yaşadığı ayrımcılık, beyaz ve orta sınıf bir kadınınkinden farklı dinamikler içerir ve feminizm bu farklılıkları göz ardı etmemelidir.

Günümüzde ise dördüncü dalga feminizmden bahsedilmektedir. Bu dalga, dijital aktivizm, sosyal medya kampanyaları ve çevrimiçi örgütlenmelerle karakterize edilir. #MeToo gibi küresel hareketler, kadınların maruz kaldığı taciz ve şiddeti görünür kılarak toplumsal bir farkındalık yaratmada teknolojinin ne kadar güçlü bir araç olabileceğini göstermiştir.

Peki, bir kişi kendine 'feminist' dediğinde neyi kasteder? Feminist bir birey, cinsiyetinden bağımsız olarak, herkesin eşit fırsatlara sahip olması gerektiğine inanır. Bu, sadece kadınlar için değil, aynı zamanda erkekler için de geçerlidir. Ataerkil sistemin erkeklere yüklediği 'ağlamaz, güçlü olmalı, ailenin geçimini sağlamalı' gibi baskıcı rollerin de ortadan kalkmasını savunur. Dolayısıyla feminizm, özünde bir insan hakları mücadelesidir ve tüm cinsiyetlerin daha özgür ve adil bir dünyada yaşamasını hedefler.

Sonuç olarak feminizm, kadınların erkeklerden üstün olduğunu iddia eden bir ideoloji değil, mevcut eşitsizlikleri ortadan kaldırmayı amaçlayan bir eşitlik hareketidir. Cinsiyetçi kalıp yargıların, ayrımcılığın ve şiddetin son bulduğu; kadınların, erkeklerin ve farklı cinsel kimliklere sahip tüm bireylerin potansiyellerini özgürce gerçekleştirebildiği bir toplum vizyonu sunar. Bu vizyona inanan ve bu uğurda çaba gösteren her birey, kendini feminist olarak tanımlayabilir.