Gündelik dilde ve özellikle dini metinlerde sıkça karşılaştığımız 'itikat' kelimesi, yüzeysel bir inançtan çok daha derin ve köklü bir anlam taşır. Peki, tam olarak itikat ne demek ve bir insanın hayatındaki yeri nedir? Bu kavram, kişinin dünya görüşünü, değer yargılarını ve davranışlarını şekillendiren temel bir yapı taşıdır. Kelimenin kökeni ve içerdiği anlam katmanlarını anladığımızda, onun sıradan bir 'inanma' eyleminden ne kadar farklı olduğunu daha net görebiliriz.
Etimolojik olarak Arapça kökenli olan itikat, 'akd' (عقد) kökünden gelir. 'Akd' kelimesi, 'düğümlemek', 'bağlamak', 'sözleşme yapmak' gibi anlamlara sahiptir. Bu köken, itikat kavramının özünü mükemmel bir şekilde yansıtır. İtikat, bir düşünceye veya ilkeye kalbin ve zihnin şüpheye yer bırakmayacak şekilde sağlam bir düğümle bağlanmasıdır. Bu, geçici bir heves veya zayıf bir kanı değil, kişinin benliğinin bir parçası haline gelmiş, sarsılmaz bir bağlılık ve kesin bir kabul durumudur. Tıpkı çözülmesi zor bir düğüm gibi, itikat da kişinin inanç sisteminin merkezinde yer alan ve kolayca sökülüp atılamayan bir bağdır.
İtikat kavramı en yaygın olarak din, özellikle de İslam teolojisi bağlamında kullanılır. Bu alanda itikat, bir dinin temel inanç esaslarını, yani doktrinlerini ifade eder. İslam terminolojisinde 'Akaid' olarak bilinen ilim dalı, tam olarak bu itikadi konuları inceler. Bunlar, bir Müslümanın şüphe duymadan ve sorgulamaksızın kabul etmesi beklenen temel prensiplerdir. Allah'ın varlığına ve birliğine, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, ahiret gününe ve kadere iman etmek gibi 'imanın şartları', İslam itikadının temelini oluşturur. Bu bağlamda 'sahih itikat' (doğru ve sağlam inanç), amellerin (ibadet ve davranışların) kabulü için bir ön koşul olarak görülür. Çünkü inancın temeli sağlam değilse, üzerine inşa edilen eylemlerin de manevi bir değeri olmayacağı düşünülür.
Ancak itikat kelimesinin kullanımı sadece dini alanla sınırlı değildir. Felsefi ve sosyal anlamda da bir kişinin sahip olduğu köklü dünya görüşünü, ideolojisini veya hayat felsefesini tanımlamak için kullanılabilir. Örneğin, bir kişinin hümanizme, materyalizme veya belirli bir siyasi akıma olan sarsılmaz bağlılığı da onun 'itikatı' olarak nitelendirilebilir. Bu, kişinin hayatını yönlendiren, kararlarını etkileyen ve olayları yorumlarken başvurduğu temel referans çerçevesidir. Dolayısıyla itikat, bireyin kimliğini ve karakterini oluşturan en temel zihinsel ve ruhsal yapıdır.
Kavramı daha iyi anlamak için 'inanç' ve 'iman' kelimeleriyle arasındaki farka bakmak faydalı olacaktır. 'İnanç', daha genel ve kapsayıcı bir terimdir; herhangi bir şeyin doğruluğunu veya varlığını kabul etmeyi ifade eder ve bu kabulün gücü değişkenlik gösterebilir. 'İman' ise genellikle kalbin tasdikini, güveni ve teslimiyeti içeren daha sıcak ve kişisel bir bağlılığı anlatır. İtikat ise bu yapının daha çok akli ve doktrinel boyutunu vurgular. Bir sistemin, bir öğretinin veya bir ilkenin doğruluğuna dair zihinsel düzeyde ulaşılan kesin ve net kabulü ifade eder. Özetle, itikat inanç sisteminin 'ne' olduğuna odaklanırken, iman bu inanca duyulan 'nasıl' bir bağlılık olduğunu anlatır.
Sonuç olarak itikat, basit bir kanı veya görüşten çok daha fazlasıdır. O, bir bireyin kalbini ve aklını bir hakikate sağlam bir düğümle bağlayan, şüphe ve tereddütten arınmış kesin bir kabul halidir. İster dini bir doktrin, ister felsefi bir ilke olsun, itikat, insanın varoluşsal sorularına verdiği temel cevapları barındırır ve hayat yolculuğunda ona rehberlik eden sarsılmaz bir dayanak noktası görevi görür.