Türk edebiyatının en güçlü ve dokunaklı kalemlerinden biri olan Sabahattin Ali, kısacık ömrüne sığdırdığı eserleriyle ve trajik yaşam öyküsüyle zihinlerde silinmez bir iz bırakmıştır. Toplumcu gerçekçi anlayışın öncü isimlerinden olan yazar, eserlerinde Anadolu insanının çilelerini, aşklarını, hayal kırıklıklarını ve toplumsal adaletsizlikleri samimi bir dille anlatmıştır. Bu nedenle Sabahattin Ali hayatı ve tüm eserleri, günümüzde dahi yoğun bir ilgiyle okunmakta ve tartışılmaktadır.
25 Şubat 1907'de, o dönemde Osmanlı toprağı olan Gümülcine'nin Eğridere köyünde dünyaya gelen Sabahattin Ali, subay bir babanın oğlu olması nedeniyle çocukluğunu farklı şehirlerde geçirdi. İlk ve orta öğrenimini İstanbul, Çanakkale ve Edremit gibi yerlerde tamamladıktan sonra İstanbul Muallim Mektebi'ne girdi. Buradan mezun olduktan sonra Yozgat'ta bir yıl öğretmenlik yaptı. Edebiyata olan tutkusu bu yıllarda giderek arttı ve Maarif Vekaleti'nin bursuyla 1928'de Almanya'ya dil eğitimi için gönderildi. Almanya'da geçirdiği iki yıl, onun dünya görüşünü ve sanat anlayışını derinden etkiledi. Ancak burada katıldığı bir eylem nedeniyle yurda geri çağrıldı.
Türkiye'ye döndükten sonra Aydın ve Konya'da Almanca öğretmenliği yaparken, siyasi görüşleri nedeniyle sık sık takibata uğradı. Bir sohbet esnasında okuduğu iddia edilen bir şiir yüzünden tutuklandı ve Sinop Cezaevi'ne gönderildi. Ünlü şiiri “Aldırma Gönül” bu dönemde yazılmıştır. Hapisten çıktıktan sonra memuriyet hayatına devam etse de, eleştirel yazıları ve muhalif duruşu nedeniyle baskı görmeyi sürdürdü. Özellikle Aziz Nesin ile birlikte çıkardığı “Markopaşa” adlı mizah dergisi, dönemin iktidarını rahatsız etti ve hakkında sayısız dava açıldı.
Sabahattin Ali’nin edebi mirası oldukça zengindir. Roman, öykü, şiir ve oyun türlerinde önemli eserler vermiştir. Onun eserlerini daha iyi anlamak için yazarın yaşam öyküsüne bakmak gerekir. Bu bağlamda Sabahattin Ali hayatı ve tüm eserleri, birbirini tamamlayan iki önemli unsurdur.
Romanları: Kuyucaklı Yusuf (1937): Edebiyatımızın en güçlü romanlarından biri kabul edilir. Bir kasabada yaşanan toplumsal çürümeyi, bürokrasinin yozlaşmasını ve masum bir aşk hikayesini etkileyici bir dille anlatır. İçimizdeki Şeytan (1940): Aydınların içsel çatışmalarını, irade zayıflıklarını ve dönemin entelektüel çevresindeki yozlaşmayı Ömer ve Macide karakterleri üzerinden ele alır. Kürk Mantolu Madonna (1943): Yazarın en popüler eseridir. Toplumsal yabancılaşmayı, utangaç bir karakter olan Raif Efendi'nin iç dünyasını ve imkansız bir aşkı anlatan, psikolojik derinliği yüksek bir romandır.
Öykü Kitapları: Sabahattin Ali, Türk öykücülüğünün zirve isimlerindendir. Anadolu köy ve kasabalarındaki yaşamı, yoksulluğu, eşitsizliği gözlemci bir gerçekçilikle aktarmıştır. Başlıca öykü kitapları şunlardır: Değirmen (1935), Kağnı (1936), Ses (1937), Yeni Dünya (1943) ve Sırça Köşk (1947). “Sırça Köşk” kitabı, içerdiği alegorik eleştiriler nedeniyle toplatılmıştır.
Şiir ve Oyun: Şiirlerini “Dağlar ve Rüzgâr” (1934) adlı kitapta toplamıştır. “Leylim Ley”, “Göklerde Kartal Gibiydim”, “Çocuklar Gibi” gibi pek çok şiiri bestelenerek geniş kitlelere ulaşmıştır. Ayrıca “Esirler” (1936) adında bir de tiyatro oyunu kaleme almıştır.
Sürekli artan baskılar ve hakkında açılan davalar nedeniyle yurt dışına kaçmaya karar veren Sabahattin Ali, 2 Nisan 1948'de Bulgaristan sınırında trajik bir şekilde öldürüldü. Ölümü üzerindeki sır perdesi hiçbir zaman tam olarak aralanamamıştır. Kısacık yaşamına rağmen geride bıraktığı ölümsüz eserlerle Sabahattin Ali, adaletsizliğe karşı duran, insanın en derin duygularına dokunabilen ve edebiyatımızdaki yerini daima koruyacak büyük bir ustadır.